Eğitimler için Ön Kayıt Formunu Doldurunuz
Danışmanlık için randevu alınız.

İÇİMİZ HEP ÇOCUK: EBEVEYN TUTUMLARININ KARİYER VE SOSYAL HAYATIMIZA ETKİSİ

İÇİMİZ HEP ÇOCUK: EBEVEYN TUTUMLARININ KARİYER VE SOSYAL HAYATIMIZA ETKİSİ19.02.2021



Paylaş:
Yazı Boyutu





“Dünyaya bir kez bakarız, çocuklukta. 

                                                                                                       Geri kalanı hatıradır.”

                                                                                         Louise Glück


Mutsuz, huzursuz, enerji vampiri insanlarla sosyal hayatta da iş hayatında da ne kadar sık karşılaşır olduk. Kuşak değiştikçe mutsuzluk oranı da katmerleniyor sanki. Birçoğumuz ‘şimdiki gençler şanslı bizim zamanımızda bu kadar fırsat yoktu’ derken gençler mutsuzluktan dem vuruyor. Hem şanslı (?) hem mutsuz bu gençlere ön yargıyla yaklaşıp onları hoşnutsuz olarak etiketlemesi işin kolayı ve ne yazık ki çoğu insan bu kolaycılığı tercih ediyor. Peki, ama işin zor yanı ne? Tabi ki gerçeğimizle yüzleşmek.

Her evin, ailenin dinamiği farklıdır dolayısıyla her ebeveynin çocuğuna karşı takındığı tutum da değişkenlik gösterir. Tutumlar değişse de tüm anne babalar çocuğu için en iyi ve kendince doğru olanı yapmak ister. Niyet böyle olunca objektiflik kayboluyor yanlışlara savunma kalkanı hazırlanıyor ve mutsuz bir gençlik hızla yetişiyor. Bu gençler farklı toplumsal rollerle başka insanların hayatlarında iş arkadaşı, yönetici, patron, nişanlı, eş olarak yer edinecekler ve çocuklukta edindiği deneyimleriyle bu ilişkilerine yön verecekler. Ya mutsuz, huysuz, enerji vampiri olarak ya da mutlu, çevresi tarafından sevilen biri olarak anılacaklar. İşte tam da bu sebepten dolayı objektif bir şekilde ebeveyn olarak çocuğunuza hangi tutumları sergilediğinizi neleri değiştirmeniz gerektiğini düşünerek bu yazımı okumanızı öneririm.

 AŞIRI MÜKEMMELİYETÇİ EBEVEYNLİK

Yetkinlikleri, yetenekleri, kapasitesi, zekâ türüyle her çocuk farklı her çocuk özeldir. Mükemmeliyetçi ebeveynler bu farklılıkları görmezden gelerek hareket ederler. Mükemmeliyetçi anne babalar önce kendileri mükemmel olmaya çalışırlar. Çocuklarını en iyi şekilde yetiştirebilmek için ellerinden geleni yapar, her türlü fedakârlığı göze alırlar. Kendi çocukluk dönemlerinde gerçekleştiremediklerini çocuklarının gerçekleştirebilmesi için uğraşırlar. Bu davranışlarının sonucunda da benzer davranışları çocuklarından beklemeye başlarlar. "Mükemmel bir çocuk olmalarını" yani yaptıkları her şeyi en iyi şekilde, birincilikle yapmalarını, hep dört dörtlük olmalarını isterler. Mükemmeliyetçi anne-babalar için, başarılı olmak normal ve olması gereken bir durumdur, bu nedenle takdir edilmesi gerekmez, başarısızlık ise asla affedilemeyecek, şiddetle eleştirilecek bir durumdur. Başarıyı hiçbir zaman takdir etmeyen bu ebeveynler, notlarda bir kere bile düşme olduğunda ciddi bir telaş, kaygı ve öfke yaşarlar. Mükemmeliyetçi anne-babalar, çocuklarına hata yapma hakkı tanımazlar. Hata yapan, başarısız olan çocuk, ailesinin sevgisini kaybedeceğini düşünür. Bu tür aileler için tüm yaşam, başarı odaklıdır. Çocuklarını da bu düşünce yapısına uygun biçimde yetiştirirler. 

Böyle bir ailede büyüyen çocuk iş ve sosyal hayatında;

 Sürekli koşulla sevmeyi öğrendikleri için etrafındaki kişileri de koşullu severler. Hiçbir zaman sevildiklerinden emin olmaz, ilişkilerinde kendilerini güvende hissetmezler.

 Başaramadıklarında büyük hayal kırıklığı yaşarlar ve kendilerini değersiz hissederler, çok sık depresyon yaşayabilirler.

 Başarısızlığa tahammül edemedikleri için ekip arkadaşları üzerinde baskı uygulayan bir ekip üyesi olmakla birlikte şayet yönetici pozisyonunda bulunurlarsa hoşgörüsüz, katı kuralcı, empatisi düşük ve çalışanlar tarafından sevilmeyen bir yönetici olabilirler.

 Her konuda aşırı kaygılı ve tedirgin olurlar, özellikle de performans gerektiren konularda kaygı düzeyleri çok yüksek olur.

 Kariyer hedeflerini kendi istek ve yetkinliklerine göre değil anne babasının hayalleri, istekleri ve onlara layık olma çabası içinde belirler.

 Anne – baba başta olmak üzere hayatındaki kişilere karşı (arkadaş, sevgili, eş) kendini, başarılı olduğunu hep kanıtlama isteği ve çabası içinde olurlar.

AŞIRI KORUYUCU EBEVEYNLİK

Genellikle çocuklukta ailesi tarafından yeterli sevgiyi görmeyen veya travmatik bir evlat kaybı yaşayan ebeveynlerin gösterdiği çocuğun sürekli korunduğu, tek başına hareket etmesine izin verilmediği, her işinin ebeveyn tarafından çözüldüğü ebeveynlik tutumudur. Anne babanın çocuğu aşırı koruması, çocuğa gerektiğinden fazla kontrol ve özen göstermesi anlamını taşır. Bunun sonucunda çocuk başkalarına bağımlı kişilik geliştirebilir, öz güveni olmayan bir kişi haline gelir. Aşırı koruyucu ailede yetişen çocuklar kendi başına karar vermekten aciz, sormadan, danışmadan bir şey yapmayan, girişim yeteneklerinden yoksun olurlar. 

Böyle bir ailede büyüyen çocuk iş ve sosyal hayatında;

 Ailede bu bağımlılık duygusuyla büyüyen çocuklar iş ve sosyal hayatlarında da aynı şekilde bağımlı olabilecekleri, kendilerine hizmet edecek arkadaşlar, sevgililer ve eşler isterler. Bu istekleri karşılanmadığında mutsuz ve huzursuz olurlar.

 Öz güvenleri düşük olurlar.

 Lider ruhlu kişiler olmazlar. Çoğunlukla bir ekip üyesi olurlar ancak ekip içinde de daima kendisine destek olacak birine ihtiyaç duyarlar.

 Çocukluk döneminde becerilerini ortaya çıkarmaları sıklıkla engellendiği için potansiyellerinin farkında olmazlar, çoğunlukla da potansiyellerini hiç kullanmazlar.

 Potansiyellerini kullanamamaları, verimsiz çalışmaları, sürekli desteğe ihtiyaç duymaları, inisiyatif kullanamamaları ve karar verme sorunu yaşadıkları için iş hayatında sıklıkla tutunma sorunu yaşarlar; dolayısıyla çalışma süreleri çok kısa sürer. 

 AŞIRI HOŞGÖRÜLÜ EBEVEYNLİK

Aşırı hoşgörülü ebeveynlik, tek çocuklu ve orta yaşın üzerinde çocuk sahibi olan ailelerde sıklıkla görülür. Bu tutum, çocuğa aşırı sevgi verildiği, yaptırımın olmadığı, kuralların sınırlarla belirlenmediği, çocuğun her istediğinin anında yerine getirildiği, çocuk merkezli anne baba tutumudur. Evin reisi çocuktur ve kuralları çocuk belirler. Çocuğun hataları daima tolere edilir, görmezden gelinir. Çocuğa tanınan haklar sınırsız, görev ve beklentiler en az düzeydedir.

Böyle bir ailede büyüyen çocuk iş ve sosyal hayatında;

 Aşırı hoşgörülü anne baba tutumuyla yetişen çocuklar, kuralsızlığa alıştıkları için sınırlarını bilemez, isteklerini erteleyemez, istekleri ertelendiğinde hırçınlaşırlar.

 Her istediğini ailesine yaptırmayı alışkanlık haline getiren çocuk, bu tavrı yetişkinlikte de sergiler ve çevresindeki kişilerden beklentiye girer. İş ve sosyal hayatlarında uyum problemi yaşar.

 Bu tutumla yetiştirilen çocuklar; her istediklerini elde ettikleri için doyumsuz olur, eleştiri kabul etmez, gururlu, kibirli, sabırsız bireyler olarak yaşamlarını sürdürürler.

 Hatalarının hep tolere edilmesini isterler, hataları yüzlerine vurulduğunda agresifleşebilirler.

 BONUS: MUTSUZ EBEVEYNLİK

Çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu şey birbirini seven birbirine saygı gösteren bir anne babanın yanında olmaktadır. Her anne baba için çocuğu kıymetlidir ve çocuğuna duyduğu sevgi hiçbir şeye benzemez. Ancak bu sevgiyi gösterme şekli sadece çocuğa olan davranışlarla sınırlı değildir. Eşlerin birbirine olan davranışları da çocuğun kendini değerli ve iyi hissetmesinde etkilidir. Bu nedenle mutsuz bir ailede büyümek bir çocuğun yetişkinliğinde de etkisini gösterecek izler bırakır. ‘Babasıyla hiç anlaşamıyoruz’, ‘Karımla hiç mutlu değilim’, ‘ Eşimle sürekli kavga ediyoruz ’, ‘Boşanacağız da çocuklar var….’ gibi ifadeler ilerleyen dönemlerde çocuğun da benzer ilişkiler yaşayabileceğinin göstergesidir. Mutsuzlukla harmanlanmış bir ailede büyümek mi yoksa ayrılmış ama dengesini koruyan bir iletişimle devam eden bir ailede büyümek mi?  Elbette, çocuk için dengeli bir ortam daha sağlıklı olacaktır. Neden mi?

 Çünkü mutsuz bir ailede büyüyen çocuk iş ve sosyal hayatında;

 Nasıl mutlu edeceğini bilmiyor.

 Kendini hep değersiz görüyor.

 İlişkilerinde hep çatışmadan besleniyor.

 Kaygı düzeyi yüksek bir yetişkin oluyor.

Bir çocuğa ne zaman yaklaşsam içimde iki duygu birden uyanır, şu an olduğu kişiye karşı hassasiyet ve olabileceği kişiye karşı saygı.” der Louis Pasteur. Bu sözü ebeveynlik kılavuzumuz haline getirebilirsek sağlıklı ve mutlu bireyler yetiştirebiliriz. Mutlu, huzurlu, umutlu bir geleceğe ilerlemek dileğiyle…




Gamze Özyedek



KURUCU EĞİTMEN / SOSYOLOG / İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİM DANIŞMANI

Gamze Özyedek lise öğreniminden sonra İnönü Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde eğitimine devam etmiştir. 2009 yılında İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü ve Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü’nden eş zamanlı olarak mezun oldu. Hemen akabinde Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’nde üçüncü lisans eğitimini tamamlayan Gamze Özyedek 2013 -2015 yılları arasında Almanya Goethe Üniversitesi’nde Almanca dil eğitimi aldı. İnsan Kaynakları Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı üzerine yüksek lisansını tamamlayan Gamze Özyedek İnsan Kaynakları Yönetimi, Stratejik Yönetim Süreçleri, İş Planlama ve İş Değerlendirme, Kişisel Gelişim, Liderlik Becerileri, Müşteri Yönetimi, Kurumsal İletişim, Profesyonel Yönetim Becerileri, Diksiyon ve Beden Dili, Müşteri Memnuniyeti ve Devamlılığı, Satış ve Sektöre Özel Yönetim Eğitimleri vermektedir.

Çeşitli sivil toplum örgütlerinde, sosyal sorumluluk projelerinde proje koordinatörlüğü ve eğitim koordinatörlüğü yapmanın yanı sıra çok sayıda bireysel ve kurumsal eğitimler vermiştir. Kendisinin hazırlayıp sunduğu televizyon programlarının yanı sıra çok sayıda televizyon programına uzman konuk olarak katılmıştır. Çeşitli dergilerde köşe yazarlığı yapmaktadır.

İnsan Kaynakları & Yönetim Danışmanlığı ve Eğitim başlıklarında çalışmalarını sürdürmektedir. Yeni bir şeyler öğrenerek ve keşfederek yaşamayı ilke edinen Gamze Özyedek bilgi paylaşıldıkça anlam kazanır düşüncesinden hareketle 2017 yılında İdeal Psikolojik Danışmanlık ve Kariyer Gelişim Merkezi’ni kurarak çalışmalarına burada devam etmektedir.