Eğitimler için Ön Kayıt Formunu Doldurunuz
Danışmanlık için randevu alınız.

21.YÜZYILDA KADINLAR GÜNÜ ŞÖLENİ(!)

21.YÜZYILDA KADINLAR GÜNÜ ŞÖLENİ(!)08.03.2020



Paylaş:
Yazı Boyutu





Kadınlar Günü’nün ortaya çıkış nedenini bilmeyen kalmamıştır diye düşünüyorum. Öyle ya bizler trajik yaşam hikâyelerini severiz bu nedenle de Kadınlar Günü’nün çıkış öyküsü birçok kişinin dikkatini çekmiştir; ama bilmeyenleri de varsayarak ben de değineyim yazımda da adet yerini bulsun.

Tarih 8 Mart 1857 ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırmasıyla olaylar daha da büyüdü, akabinde işçiler fabrikaya kilitlendi ve fabrikada çıkan yangında işçiler fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamadı. Bunun sonucunda 129 kadın işçi can verdi. Onlar sadece emeklerinin karşılığını istiyordu ve tabi insanca bir çalışma ortamı. Bu isteklerinin bedelini canlarıyla ödediler.  İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın kişi katıldı.

26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Kopenhag’da düzenlenen 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.  O zamandan beri 8 Mart tarihi Birleşmiş Milletlerce de Dünya Kadınlar Günü veya Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kabul edilmiştir.

1800’lerden 2000’lere uzanan bu süreçte Kadınlar Günü anlamsal olarak fazlaca değişikliğe uğrasa da kadın hakları bakımından tüm Dünya genelinde bir arpa boyu yol katedilmedi. Ve ne yazık ki içi boşaltılmaya çalışılan hatta kısmen boşaltılan amacına hizmet etmekten ziyade bir şölene dönen 8 Mart’lar yüzünden daha uzun zaman yol katetmeyecek gibiyiz.

Çıkışında bir trajedi yatan, özel bir anlamı niteleyen ve yas günü olarak anılması gereken bugünü nasıl da pırlanta firmalarına, kozmetik mağazalarına, çiçekçilere, çikolatacılara, kazanç kapısı haline gelen bir şölen haline getirebildik? Bu durum bile kadının ve kadın sorunlarının hafife alınması değildir de nedir? Kadının tek sorunu tek taş yüzük mü veya kozmetik mağazalarındaki %50’ye varan indirimler kadına yönelik şiddet sorununu çözecek mi? Hadi tüm bunlar kapitalist sistemin bir sonucu sistem bunu istiyor diyelim de ahh be kadınlar, güzel kadınlarımız neden bu rant ağının içine girip sistemi desteklersiniz? Hadi buna çare olamıyoruz diyelim topluca tepki koymamız zor diyelim peki o sosyal medya paylaşımlarına ne demeli? Kadınlar matinesinde göbek atıp günümüz kutlu olsun şiddet son bulsun paylaşımlarınız ne kadar samimi?

1857’den bu yana çözülemeyen sorunlarımız varken bizler ana sorunları teğet geçip yapay sorunlarla klavye başında aslan kesiliyoruz. Ama böyle gitmez böyle çözülmez. Kadınlarımız yaşadıkları sorunları sadece kendilerine yönelik şiddetle sınırlandırmamalı, fark etmediği birçok alanda haksızlığa uğradığını bilmeli. Neler mi haksızlık? Mesela Türkiye’de okuma yazma bilmeyen her 5 kişide 4’ü kadın bu büyük bir HAKSIZLIK. Kadınların parlamentodaki temsili %14.4 bu bir HAKSIZLIK. Belediye başkanlarımızın sadece %2.9’u kadın bu da bir HAKSIZLIK. Kadınların istihdama katılma oranı %26.6 bu bir HAKSIZLIK. 4 milyon kadın sosyal güvencesi olmadan çalışıyor HAKSIZLIKTAN DA ÖTE… İş ortamında terfi etmeyi beklerken işine son verilen kadınlarımızın sayısı, iş sözleşmesine 5 yıl evlenemezsin veya çocuk doğuramazsın maddeleri konulan kadınlarımızın sayısı, hamile olunca bir bahaneyle işten çıkartılan kadınlarımızın sayısı da oldukça fazla. Bu listeyi daha da uzatabiliriz; ama salt sorunları listelemek çözüme çare olmuyor.

Çözüm bizlerde, çözüm içimizde. Bunun için ilk yapmamız gereken şey KADININ TOPLUMSAL HAYATTA YAŞADIĞI SORUNLARI siyaset üstü değerlendirmeliyiz. Çünkü bu sorun siyasi rant elde etme sorunu değil, ayrıştırmacı politikalarla çözülebilecek bir sorun değil. Önce bu bilinci yerleştirmeliyiz. Ve biz kadınlar sorunlarımızı küçümseyerek hediyeleşme ve eğlence günü haline getirenlere tepkimizi göstermeliyiz. Kısacası hak, adalet, eğitimde, siyasette ve iş hayatında fırsat eşitliğini elde etmeden, fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet karşısında güçlenmeden 8 Mart’ı şölene çevirmeyelim. Daha güzel bir dünyanın dileği ve özlemiyle…



Gamze Özyedek



KURUCU EĞİTMEN / SOSYOLOG / İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİM DANIŞMANI

Gamze Özyedek lise öğreniminden sonra İnönü Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde eğitimine devam etmiştir. 2009 yılında İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü ve Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü’nden eş zamanlı olarak mezun oldu. Hemen akabinde Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’nde üçüncü lisans eğitimini tamamlayan Gamze Özyedek 2013 -2015 yılları arasında Almanya Goethe Üniversitesi’nde Almanca dil eğitimi aldı. İnsan Kaynakları Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı üzerine yüksek lisansını tamamlayan Gamze Özyedek İnsan Kaynakları Yönetimi, Stratejik Yönetim Süreçleri, İş Planlama ve İş Değerlendirme, Kişisel Gelişim, Liderlik Becerileri, Müşteri Yönetimi, Kurumsal İletişim, Profesyonel Yönetim Becerileri, Diksiyon ve Beden Dili, Müşteri Memnuniyeti ve Devamlılığı, Satış ve Sektöre Özel Yönetim Eğitimleri vermektedir.

Çeşitli sivil toplum örgütlerinde, sosyal sorumluluk projelerinde proje koordinatörlüğü ve eğitim koordinatörlüğü yapmanın yanı sıra çok sayıda bireysel ve kurumsal eğitimler vermiştir. Kendisinin hazırlayıp sunduğu televizyon programlarının yanı sıra çok sayıda televizyon programına uzman konuk olarak katılmıştır. Çeşitli dergilerde köşe yazarlığı yapmaktadır.

İnsan Kaynakları & Yönetim Danışmanlığı ve Eğitim başlıklarında çalışmalarını sürdürmektedir. Yeni bir şeyler öğrenerek ve keşfederek yaşamayı ilke edinen Gamze Özyedek bilgi paylaşıldıkça anlam kazanır düşüncesinden hareketle 2017 yılında İdeal Psikolojik Danışmanlık ve Kariyer Gelişim Merkezi’ni kurarak çalışmalarına burada devam etmektedir.